Sağlık Bakanlığı tarafından 25 Temmuz 2025 tarihinde uygulamaya konulan “Aile Hekimine Yönlendirme” sistemiyle, vatandaşların Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden hastanelerden randevu alabilmesi için önce aile hekimine başvurmaları teşvik edilmektedir. Bu sistem, hastane yoğunluğunu azaltma iddiasıyla duyurulmuştur.
Ancak uygulama, sağlık sistemimizin köklü yapısal sorunlarını çözmekten uzaktır. Aile hekimliği sisteminin mevcut koşulları dikkate alınmadan getirilen bu yönlendirme, hali hazırda ağır iş yükü altında çalışan aile hekimlerine ek sorumluluk yüklemektedir.
Mevcut Durumun Kısa Özeti:
Türkiye’nin nüfusu 85 milyonu aşmıştır.
Toplam hekim sayısı 210.000, aile hekimi sayısı ise yalnızca 30.000 civarındadır.
2024’te sağlık sistemine yapılan başvuru sayısı 954 milyondur. Bunun yarısı aile hekimliklerine yapılmıştır.
Türkiye’de her 1000 kişiye 2,2 hekim düşerken, OECD ortalaması 3,7’dir.
Türkiye’de bir hekimin yıllık muayene sayısı OECD ortalamasının üç katından fazladır.
Önerilen muayene süresi 10–15 dakika olmasına rağmen, bu süre ülkemizde çoğunlukla 5 dakikanın altındadır.
Krizin Faturası Aile Hekimine Kesilemez
MHRS üzerinden randevu alınamaması, sistemsel bir sorundur. Bu yükü aile hekimlerine yönlendirerek çözmeye çalışmak, sorunun özünü görmezden gelmektir. Personel sayısı yetersiz, altyapısı zayıf aile sağlığı merkezleri üzerinden çözüm üretmek mümkün değildir.
Hukuki Belirsizlikler Güveni Zedeliyor
1 Kasım 2024’te yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nin birçok maddesi Danıştay tarafından durdurulmuş, konu Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştır. Bu durum, aile hekimliğinin hukuki güvenceden yoksun bırakıldığını göstermektedir.
Çözüm Bilimsel Planlamadan Geçer
Aile hekimliğini güçlendirmek için:
Fiziki altyapı iyileştirilmeli,
Angarya işler kaldırılmalı,
Hakediş sistemi sade ve adil hale getirilmelidir.
Genç hekimlerin bu alana yönelmesi teşvik edilmelidir.
Hekim başına düşen nüfus mutlaka azaltılmalıdır.
Sonuç Olarak:
Sağlık sistemindeki sorunlar günübirlik çözümlerle değil, uzun vadeli ve bilimsel politikalarla aşılabilir. Aile hekimliği sistemi çöküşe sürüklenirse, bunun bedelini tüm sağlık sistemi ve vatandaşlarımız ödeyecektir.